Bir zamanlar Karadeniz Bölgesinin kıyısında bir kent vardı.
O kent ki, daha 19 Mayıs 1919’da ulusu sömürgeci devletlerin işgalinden kurtaracak Kurtuluş Savaşı’nın ilk adımının atıldığı kentti.
Bu nedenle de, Kurtuluş Savaşı Zaferinin Komutanı Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk tarafından İlkadım Kenti olarak onurlandırılmıştı.
Kara, deniz, demir ve hava yolu ile Karadeniz Bölgesini Anadolu’ya bağlayan kent diye tanıtılırdı.
Bölgenin doğusundan batısına Erzurum’dan Zonguldak’a, güneyin de Gümüşhane, Amasya, Çorum, Tokat’a kadar yayılan bir coğrafyanın ticaretini sağlayan kent olarak bilinirdi.
Geçmişinde onlarca konsolosluğun bulunduğu, tarihler boyunca çok sayıda medeniyete ev sahipliği yaptığı anlatılırdı.
Halkının konuştuğu Türkçe’nin, İstanbul’da konuşulan Türkçe aksanıyla aynısı olduğu söylenirdi.
Henüz İstanbul dışında çok da bilinmediği dönemlerde tiyatro ve konser salonuna, tenis kortlarına, at yarışlarının yapıldığı hipodroma, havaalanına sahipçağdaş yaşam modelini benimsemiş insanların yaşadığı bir kent olarak bilinirdi.
İşte o kentin adı Samsun’du.
O Samsun, adını 1963 yılında açılan Samsun Ulusal Fuarı ile tüm Türkiye’ye duyuruyor ve yıldızını daha da parlatıyordu. Artık hafta sonları bölge illerinden insanlar Samsun’a akın ediyor, Samsun’da ticaret daha da hareketlenirken, fuar geceleri dolup taşıyordu.
Samsun artık ticareti, zenginliği, gelişmişliği, sosyal yaşamı ile cazibe merkezi olmuştur.
Ne var ki, kent olarak sahip olduğu bu olanaklar Samsun’un bu günkü hazin çöküşünün de nedeni olmuştur.
Böylesine öne çıkan bir kent, doğal olarak yöresinden ki illerin işsizleri için umut kapısı olacaktı. Öyle de oldu.
Samsun,bir anda özellikle başta Doğu ve İç Karadeniz Bölgesi olmak üzere tüm çevre kırsalından iş umudu ile gelenlerin yoğun bir göçüne uğruyordu.
Bu göç dalgası ile gelenlerin büyük bir çoğunluğunun kırsaldan gelmiş olması nedeniyle, eğitim ve sosyal yapı uyuşmazlığının olması kaçınılmazdı.
Her kent için sorun yaratacak bu hızlı göçün, kent yönetimi tarafından çok iyi yönetilmesi gerekiyordu
Ancak bu dönemin Samsun açısından en büyük şanssızlığı, sonra ki yirmi yılda dagörevini sürdürebilecekmakam hırsı ve ihtirası ile tanınanSayın Kemal Vehbi Gül’ün Belediye Başkanı oluşudur.
Samsun dışından gelen göçle oluşan bu yeni sosyal yapıyı kaynaştırmak ve kültürler arası diyaloğu kurmakla görevli olması gereken o dönemin Belediye Başkanı, çok büyük bir yanlışa imza atıyordu.
Makam hırsı ile tekrar tekrar seçilebilmek adına,bugün Samsun için çok büyük bir sorun haline gelen toplumsal ayrışmanın adı olan, bölgeciliğintemellerini atıyordu.
Bu bölgecilik anlayışı sonra ki yıllarda daha da ileri gidiyor ve kentin siyasi iradesi de bu kuşak tarafından kontrol edilir hale geliyordu.
O dönem,Sayın Kemal Vehbi Gül’ünkentte önemli imar projelerini başlattığı yıllardır.Yeni açtığı 100. Yıl Bulvarı’nı ve iki tarafı bahçeli Samsun mimarisinin örnekleri ile dolu Çiftlik Caddesi’ni bitişik ve çok katlı imara açıyordu.
Samsun’un ana arteri durumunda ki Çiftlik Caddesi’nin bulvar haline getirecek hiçbir genişletme işlemine gerek duyulmadanimara açılması, Samsun’un yeni iş merkezi olarak umut bağlanan Çiftlik Caddesi’nin geleceğini de yok ediyordu.
Samsun’da yaratılan yeni imar alanları, bölgecilik anlayışı ile kentlilik bilincinden ve estetik anlayıştan uzak yandaş müteahhitlere verilirken,Samsun’un tarihi binaları da imar rantına kurban ediliyordu.
Seçim kazanmak adına yaratılan bu imar rantı, döneme has müteahhitlerini yaratırken,her türlü denetimden uzak yapılaşma ile bugün acıları çekilenoto park sorunu ve trafik keşmekeşine mahkûmedilmiş bir Samsun ortaya çıkarıyordu.
*****************************
VE SAMSUNLULARIN KENTE İHANETİ…
Samsun’da başlayan bu bölgecilik anlayışının giderek kente hâkim olmaya başlaması, bu kentin eşrafını ve zenginlerini rahatsız etmiş ve bu kesim kolaycılığı seçerek birbiri ardına İstanbul’un yolunu tutmuştu.
Bu süreçte hangi akıl ve mantıkla alındığını hala bilemediğim bir kararla Samsun Fuarı kapatılıyordu. Fuarın kapanması adeta bir milat olmuş ve Samsun hızla gerilemeye başlayarak bugünün sahipsiz kenti durumuna düşmüştür.
20 yıllık Kemal Vehbi Gül döneminden sonra başlayan on yıllık Muzaffer Önder dönemiyle kent biraz olsun toparlanmış, ilk kez alt yapı çalışmalarına önem verilmiştir.
İmar rantına izin verilmezken, biraz devlet terbiyesi ile yetişmiş bir kuşaktan gelmesinin, biraz da tedbirli kişiliğinin etkisi ile çok büyük projelere girmemiş olsa da, Belediye Rahmetli Muzaffer Önder görevini onuruyla tamamlarken, kasasında para olan bir belediye bırakıyordu.
O’nun ardından Samsun Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na seçilen Sayın Yusuf Ziya Yılmaz dönemi ile Samsun’un görsel güzellikleri artarken, kent kan kaybetmeyi sürdürüyordu.
Yusuf Ziya Yılmaz dönemi, Allah’ın bu ülkeye armağan ettiği ovaları katledecek kirli yatırımcılarınSamsun’a davet edildiği, arkasından bu ovaya doluşan onlarca kirli yatırımcıyla anılacaktır.
Yine bu dönem,
Doğusundan Batısına ve iç bölgesinin tüm illerinin “TEŞVİK YASASI’NA” Alındığı ve sadece Samsun’un bu kapsam dışında bırakılarak cezalandırıldığı,
Dünya da ilk kez, yol açmak için en güzel sahil bandında ki kumsalın ve denizin kayalarla doldurularak yok edildiği,
Hiçbir yazılı kuralın işletilmediği ve birileri tarafından sahiplenilerek adeta yatırımcılara kapatılmış Organize Sanayi Sitesi,
Hiçbir görüşe kulak asılmayan “Ben yaptım oldu” diyen anlayışın hâkim olduğu bir dönem olarak anılacaktır.
Emin olunuz ki tarih bu yanlışları yazmaktan ne Teleferiği ne Raylı Sistemi ne de kentin giriş ve çıkışını güzelleştiren düzenlemeleri yazmaya fırsat bulamayacaktır.
SONUÇ;
İşte karşınızda yok edilen 50 yılı ve bu elli yılına imza atmış üç Büyükşehir Belediye Başkanıile onlarca milletvekili ve adı konmamış “Karşı Lobisi” ile SAMSUN…
Yanlış yönetimlerle tam yarım yüzyıllık kaybedilen bir kent ömrü ve kolay kolay iyiye dönüştürülemeyecek bir kader.
Hiçbir sorununda sahiplenilmeyen, uğradığı her türlü ihanete seyirci kalan busiyasi irade ve bu kent yönetimleri ile Samsun, artık rüzgâra kapılmış bir yaprak gibi savrulan amaçları olmayan bir kenttir.
Bugün tüm itirazlara rağmen kent ve ülke çıkarlarını yok sayan bir anlayışla kirli enerjilerin konuşlanmasına göz yumulan bu kentte olanlar, ne acıdır ki ancak sömürgelerde görülebilecek bir düzenin oluştuğunu göstermektedir.
Yazık ettik bu kente…
Evet! Çok yazık oldu kuzeyin yıldızına…
Bu kenti terk eden eski Samsunlular,
Bu kentte yaşayıp, bu kentte kazandığı halde bir türlü Samsunlu olamayanlar,
Samsunluyum dediği halde,uğradığı haksızlıklara karşı çıkamayan, hatta yanlış tercihleri destekleyen ve suskun Samsun halkı el birliği ile giderek çöküşü hızlananbugünün Samsun’unu yarattık.
Hepimize geçmiş olsun…